12 Mayıs 2010 Çarşamba

Kırım Türklerinin Düğün Gelenekleri

Karadeniz'in kuzeyinde yer alan Kırım yarımadası , ilk çağdan beri Türklerin yaşadığı bölgedir. Türkler Kırım'da ilk olarak I5.yüzyıl başlarında "Hanlık" kurmuş­lardır. Kırım Türkleri 18.yüzyılın ikinci yarısından itibaren Ruslar tarafından göçe zorlanmışlardır (I). 18 Mayıs 1944'de ise Kırım'da yaşayan bütün Türk'ler önce Sibirya 'ya sonra Orta Asya steplerine sürgün edilmişlerdir. 1991'de SSCB'nin da­ğılmasıyla Kırım Türkleri Orta Asya steplerinde gruplar halinde Kırım'a geri dönme­ye başlamışlardır. Sürgünden önce Amerika , Romanya , Bulgaristan , Sibirya , Azer­baycan ve Türkiye'ye göç eden Kırım Türkleri geleneklerini sürdürmeye çalışmakta­dırlar.

Kırım Türkleri tarafından kutlanan Ekim Bayramı ( Saban Toy ) Harman Sonu Bayramı ( Arpa Tüp Toyu ) ve Ey Şuval Bayramı bugün kaybolmak üzeredir. Rama­zan ve Kurban Bayramı dışında bugün Kırım Türkleri "Tebreş" adını verdikleri Bahar Bayramını kutlarlar. İlkbaharın ilk günü halk arasında fakirlerin koruyucu olarak kabul edilen Kidir bu dostluk gününde anılır. Bu bayram Anadolu'da "Hıdrellez" adı altında kutlanır. Kırım Türkleri Tebreş günü sabahı renkli mendillerle süslü atların çektiği arabalarla farklı bölgelerde oturan akraba ve dostları ile kırlarda buluşurlar. Şehirlerde oturanlar bu buluşmaya artık motorlu taşıtlarla katılırlar. Delikanlılar ve kızlar burada serbestçe dolaşırlar ve konuşurlar. Böylelikle genellikle evlenme ile sonuçlanan yakınlaşmalar başlayabilir.

Kırım Türklerinin evlenme ile ilgili gelenekleri bir bölgeden diğer bölgeye fark­lılıklar göstermekle birlikte akraba evliliği tüm Kırım Türkleri arasında uğursuz sayı­lıp 3 ) ve en az 5 kuşak hesaplanır (4 ). Genlerin yedi gerisinden sonra evlenmeye izin verilir. Kırım Türkleri kardeş çocukları kardeş olarak kabul edildiği gibi, kapıları bitişik olan komşu gençler de kardeş sayılmaktadır. Delikanlılara, kapı komşusu genç kıza yakınlık duymanın büyük ayıp olduğu da öğretilmektedir ( 5 ). Bu nedenle ev­lenmeler yakın köylerde ve şehirlerdeki Kırım Türkleri ile yapılmaktadır.

Evlenme yaşının kızlarda 16 - 20 , erkeklerde ise 20 - 30 olarak uygun görüldü­ğü saptanmıştır.

Günümüzden yüz elli yıl önce kızlar 14-16 yaşlarında olmasına rağmen 35 -45 yaşlarında erkeklerle evlendirilir ve evlenmeden önce müstakbel kocaların görme imkanı bulamazlardı (2 ). Görücü usulü ve babanın egemenliğindeki evlendirmeler zamanla gençlerin tanışma fırsatları.ile değişikliğe uğramaya başlamıştır. Genç er­kekler .gündüzleri (Kalav) da .(Cıyın ) da ve akşamları da ( Pencere ) de genç kızlarla konuşma yapabilir duruma geldiler.

Kalav , genç kı/lara ve delikanlılara I «il i I günleri , özellikle (uma günlerinde birbirlerini görmelerine fırsat veren çok eski bil gelenektir Kı/lar . içlerinden birinin evinin bahçesinde toplanır. Bahçenin etrafı duvarlarla çevrilidir. Kı/lar . orada ve kendi aralarında öğlene kadar epleııir hatta dans ederler, öğlene doğru . delikanlılar gruplar halinde ve en yeni elbiselerini olarak sokak boyunca dolaşma}a başlarlar. Kı/lar bu sırada ellerindeki mendillerle sevdiklerine işaret verirler. Delikanlılar durur . onları selamlarlar ve sonra karşılıklı konuşmalar başlar. Fakat tarafların konuşmaları hep birarada iken olur. Bu gelenek sayesinde dedikoduya sebebiyet vermeden birbirini tanırlar.

Talaka , Romanya'daki Kırım Türkleri arasında çok yaygın bir gelenektir. Bir talakanın hazırlığı iki gün önceden haber verilir . Bu toplantıya özellikle gençler katılır. Amacı maddi karşılık olmaksızın . tamamen fahri bir çalışma yolu ile acele yardıma ihtiyacı olan birine yardım etmektir. Örneğin bir genç kızın çeyizini hazırla­mak ya da mısır ambara doldurmak gibi. Köylülerin birbirine olan bağlılıklarını yan­sıtan talaka toplantısı genellikle akşamüzeri yapılır. Türküler söylenir, oyunlar oyna­nır , bilmeceler çözülür ve hikayeler anlatılır. Kızlar ve erkekler aynı mekanda fakat farklı gruplar halindedir.

Cıyın diye isimlendirilen toplantı ise kış aylarında akşamlan kızlarla erkeklerin toplanmasından ileri gelir. Cıyın evlenen bir kızın eğlenmesi için düzenlenebilir. Önceleri delikanlılar bu toplantıya davetsiz gelirler, kapının eşiğinden veya pencere­den oyun oynayan kızları seyredebilirlerdi. Cıyın da kızlara köbete ( bir tür tepsi böreği ) ve hoşaf, delikanlılara da sigara ikram edilir. Çok defa kızlar hisselerine düşen köbeteyi delikanlılarla paylaşırlar. Kızlar evin içinde erkekler ise bahçede milli oyunlarını oynar. Karşılıklı iki oyuncunun oynadığı'" ağır hava " ya da " cengil hava " denilen milli oyunlar da yer alır. Bu oyun günümüzde gruplar halinde de kaytarma adı altında cıyınlarda oynanmaktadır. Ancak kızlar ve erkekler artık odanın içinde bera­berce de oturmakta ve yemek yemektedirler. Cıyınlarda erkekler bir tarafta kızlar bir tarafta oturduklarında ise Çın ( Şın ) adlı karşılıklı ve müzikli konuşma ile de anlaş­maktadırlar. Her çın özel bir ritm ile söylenen iki satırdan oluşur. İki yada dört kişiden oluşan delikanlı bir grup genç kızlara müzikli bir davetle seslenir. Kızlar da hemen bir grup oluşturur ve böylece her delikanlıya bir kız düşecek şekilde düzenlenir.

Kız ve erkekleri ayıran çizgi üzerinde dolaşma sadece "Konakbay" in hakkıdır. Konakbay ziyafeti verenin görevlendirdiği genç bir erkek veya kızdır. Konakbay erkeklerin verdiği hediyeleri kızlara götürür ve onlarında olumlu ya da olumsuz ce­vaplarını delikanlıya bildirir. Hediyeler çoğunlukla sigara olur. Delikanlı . iki sigara ve iki kibrit çöpü ile demet yapar ve kıza gönderir. Bunun anlamı "sende benim gibi aşkın ateşine yan " demektir.

Diğer bir tanışma şekli ise pencerede gerçekleşirdi. Erkek sevdiği kızın pencere­si önüne geceleyin gelirdi. Ki/ odasında . erkek bahçede iken kimseye görünmemeye çalışarak anlaşırlardı. Zamanla bu görüşmeler hoş görülmeye başlandı. Köyde herhangi bir düğün dolayısıyla bafkl köyden kı/laı nıis.ıllı y.clnıışsclcr . erkekler (Mil,ıı ııı misafir kaklıkları evin penceresi önüne gclırlcı ve l.ınışırlardı.

Ki/ ve erkekler daha önce laııışsalar hile kı/ı ailesinden isleme geleneğine önem veıılıı ve buna " ayttırıp harmak " adı verilir. Evlenmemiş erkeğe 40 yasına kadar genç anlamına gelen (aş denir Genç adam kızın evine kendi vekillerini ( CIVŞI ) gönderir. Bu heyet ÜÇ kişiden meydana gelir. Bu kişiler çok defa yaşlılar arasından seçilir. Kadınlar bu ziyaretlerini öğleden sonra . erkekler ise akşamları yaparlar. Ve­killer , ki/ babalarına damat adayının kazanç ve karakteri hakkında bilgi verir. Genç adam evleneceği kızın anasına sil! hakkı olarak bir miktar para ( kalım ) öder. Eğer kız babası . delikanlının evlenme teklifini kabul etmezse delikanlı ya kızdan vazgeçmek veya kızı kaçırmaktan başka çaresi kalmaz. Geleneklere göre kaçırılan kız , o erkeğin karısı sayılır.

Normal şartlarda taraftarların rızası ile nişan günü tespit edilir. Nişan kız evinde yapılır. Eski geleneklerde damat adayı nişan törenine bizzat katılmazdı. Kendisini vekiller temsil ederdi ki bu kişiler de " kuda M olarak adlandırılan damadın yakın akrabalarıdır. Kudalar, kıza ve ailesine bir bohça içerisinde hediyeler, giyim eşyası, altın para ve kurabiye , katlama gibi yiyecekler getirirler. Dua'dan sonra vekillere yemek verilir. Yemekten sonra bu defa kız tarafı vekillere erkek tarafına verilmek üzere bir bohça teslim eder.

Nişandan sonra köyün ve yakın köylerin kadınları nişanlıları tebrik için gelerek hediyelerini verirler. Bu hediyelerin sergilenmesi gelenektir. Bu nedenle herkes en güzel hediyeleri vermeye çalışır. Düğünden önce evde temizlik, boya badana yapıla­rak ev düzenlenir. Minderlere ve yastıklara kanaviçe ya da sarma tekniği ile işli kılıf­lar geçirilir. Nakışlı mendil ve havlular asılarak ev süslenir.

Düğünden bir hafta önce erkek tarafı , vekilleri ile kız tarafına yeni ayakkabı , elbise , duvak ve düğün yemeğinde yenmek üzere koyun bulunan hediye gönderir. Bu hediyeye " Savut " denir.

Davetler yaşlı erkekler, gençler ve kadınlar olmak üzere üç grup halinde duşa nülerek her grup için idareciler seçilir. Eğlenceler kız ve erkek evinde ayrı ayrı du zenlenir, Dört gün ya da üç gün süren düğüne toy denir.

Düğünün birinci günü genellikle bir cuma gününe rast getirilir ve

Pazartesiye kadar bitmiş olur. Pazartesi başlar ise Cuma günü düğün biter. İkiyüzyıl öncesinde hikahı kıyacak hocanın kızın rızasını alması ve onu ikna etmesi geleneği vardır. Evlenecek kız , perdenin arkasında ve koltuğun altında Kur'an . diğer koltuğun altında da ekmek ve elinde de birkaç parça şeker olmak üzere olmak üzere dururdu. Yeni kurulucak yuvanın bolluk içinde ve geçirilecek beraber hayatın şeker gibi tatlı olmasını dilemek amacındaydı. (6 )

Birinci günün akşamı gelenler ağırlanarak , akşam Kur'an , mevlit okunur. Düğünün birinci günü bütün kadınlar toplanırken hem ki/ . hem de erkek taralı nin evinde yemek hazırlanır (ielenlere düğün bahşişi olarak havlu (Peşkir) ve giyim­lik verilir. Onlar da bu hediyeleri ii/erlcrınde taşırlar Akrabalar kovun . koç getirirken . para verenlere de rastlanır (7). Bütün bunlar olurken çalgıcılar "Çaklata" havasını çalarlar.

Bundan sonra yemekler şu sıra ile yenir : çorba . sarma . et , kavurma , kabak , malebe. Yemekten sonra çalgılar eşliğinde oyunlar oynanır ve genç delikanlılar (yi­ğitler) de kızların bulunduğu odanın penceresine bakarlar. Kızlar kına sürerken er kekler pencereden ellerini uzatırlar. Ancak yaşlı (kart) ağa kimin ismini çağırırsa onun eli pencereden içeri girer. Çünkü kızlar o genci çağırmışlardır. Sevgilisi yiğidin eline kına koyduktan sonra , ipek mendille kınalı eli sarar. Bütün bu eğlenceler bittikten sonra gelin kızın yanında akraba kızlar yatarlar. Bir kadın çırayı aydınlık dileğiyle yakar.

Düğünün üçüncü günü herkes en iyi elbiselerini giyerek hazırlanır. Kız evinde toplanınca toy tütünü ikram edilir. Şakalaşmalarla , çınlaşmalarla eğlenceler devam eder. Çınlaşmalar bittikten sonra konak sahibi çınlayanları dağıtır. Eğer düğünün birinci günü dini hikah kıyılmamış ise üçüncü gün gerçekleşir. Dini hikahtan sonra , deftere kızın ve erkeğin adları yazılır. Yine , düğünün üçüncü gününde damat berber­de sakalını kestirir ve buna "Kiyev Traşı" denir. Damat geniş bir bahçenin içinde bir iskemle üzerinde oturur. Etrafında kollarında mendil bağlı dört delikanlı bulunur. Bunlardan ikisinin elinde yanmış mumlar vardır, üçüncüsü bir ayna taşır, dördüncü­sü ise sağdıçtır. Traş sürerken çalgıcılar ( davul, zurna , akordeon , def, keman ile ) hareketli müzik sunarken , gençler oyun oynarlar.

Düğünün son günü gelin gelmesi "Toy Düşmesi " olarak adlandırılır. Kız evinde kız anası kürsüye çıkıp "kanu gelmezse kapıyı açmam " der. Kanu verilince kapıyı açar. Kız tarafı ise erkek tarafına dokuz parçadan oluşan "Tokuz" u verir. " Kolek " adı verilen iç çamaşırı üzerine şerik , cayma , testimal , şevre , iştan , para kesesi , vrap ve grep adı altında elişi değeri olan ve tokuz adı verilen bu düzenleme genç kız •yi/inin en önemli parçasıdır denebilir. Çünkü tokuz alındıktan sonra , evlenen kız yeni evine götürülmek üzere yola çıkarılır.

Gelini getiren grup yolda görününce ( Kiyev ) tarafı davetliler ile birlikte kız ta­rafını karşılamaya çıkar. Karşılamaya at üzerinde çıkanlar tam hız ile koşarken at üzerinde çeşitli hareketlerde bulunarak ustalıklarını gösterir. Bu arada kız tarafı kafi­lesi erkek tarafına doğru ilerlemektedir. Kız tarafının kafilesinde gelinin kardeşleri , yakınları ellerinde mendiller sallarlar. Kafile önünde iki sınk arasında gerdirilen şal veya büyük bir başörtü taşıyan iki delikanlı bulunur. Bu kafileye " Macera " denil­mektedir ( 8 ). Maceraya koşan atlı erkeklerin amacı sırıklar arasındaki şal ve örtüyü ilk olarak kapıp belli bir yere ulaşmayı başarmaktır. Örtüyü veya şalı hızla uzaklaş­mak zorundadır. Çünkü başkaları bu şal veya örtüyü ondan kapmak ister. Belli bir yere kadar uzaklaşabilen atlı kazanmış sayılır ve gelinin elinden hediye alır.

Macera " gelin Ma birlikti dunedın evine ytklefmoı bütün erkekler burudan

ıı/aklaşir. yaşlı kadınların aline teslim edilir, (içlinin iki yanında kadınlar mumları yakarlar ve damadan hediyelerini aldıklaıı sonra odayı lerk ederler. Damadın karısının yüzündeki örtüyü kaldırabilmesi için bir hediye vaat etmesi gerekir.

Aralarında anlaşma kurulduktan sonra ılamal telli horo/dan ( Pişirildikleri sonra teklir horoza ben/el ilerek süslenen ve daha yok sünnet düğünleri için ha/ırlanan özel aş ) bir parça yer ve mumları söndürür.

Ertesi sabah şalaktan evvel . damadın arkadaşları pencereye gelir ve Kırım Türklerinin milli aşı . yağda kızartılarak yapılan çigbörck yemeğe davet ederler. Ba­zen damat bu davete katılır ve eğlence öğlene kadar sürer.

Evlenen kadın artık kocasının ailesinin otoritesin altına girer. Gelin yeni ailesi­nin sırlarını bizzat kendi ana ve babasından bile saklaması gerektiğini bir örf olarak bilir. Kırım'da /ürk Aileleri 1917 'den önce tamamen babanın otoritesi alandaydı (9). Kız isteme , nişan ve dügünlerdeki gelenekler teknolojik ve ekonomik neden­lerle değişikliğe uğramak zorunda kalmıştır. Bununla birlikte özellikle köylerde gele­nekler sürdürülmeye çalışılmaktadır. Eskişehir'in Hayriye ve Ilıbaş Köyü . Kırşehir'in Darıözü , Kırıkkale'nin Yoncalı, Polatlı'nın Karakaya ile Taşpınar Köyünde olduğu gibi Kırımlılar düğün geleneklerini günümüzde de yaşatmaya çalışmaktadırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder