12 Mayıs 2010 Çarşamba

Türk Dünyasında Kültürel Birlik

Toplumdaki ortak değer yargılarının , gelenek , göreneklerin, sosyal normların oluşturduğu kültür , sosyal bir varlık olan insanın , farklı zaman ve mekanlardaki değişme / gelişmelerle zenginleştirdiği bir yaşam dinamiğidir. Bir kültürün dünya ü/erinde varlığından söz ettirebilmesi, nesillerin yetiştirilmesinde sahip olunan hedef ve ilkeler kadar , kültürü meydana getiren insanların sorumluluk şuuruna da bağlıdır. Kültürel doku içinde var olan . bütünleştiricilik vasfına sahip töre , örf, adet, gelenek gibi sosyal değerler. bu yapının korunmasını . sağlıklı olarak gelecek nesillere akta­rılmasını sağlayan değişmez faktörlerdir. Aynı kültürel ilke üzerinde birleşen bireyler , sosyal normların da şekillendirmcsiylc , ortak değerler doğrultusunda . amaca ulaş­mak için çaba sarfeder ve bundan haz duyar. Kültür bilimcisi Malinovvski'nin "ör­gütlü Davranış Teorisi (1992:72) " nin de temel ilkesi olan " bir düşünce ya da bulu­şun tek bir kişinin zihninde yaşadığı sürece , kültürel hiçbir şey ifade etmemesi " tezi, toplumsal birlikteliğin önemini vurgular. Ortak bir değere, sisteme "toplumsal söz­leşme" ye dayanan her davranış ve düşünce . toplumun bir dizi ihtiyacını karşılayarak işlevini yerine getirmiş olur. Bu sebeple , toplumun sanatını, eğitimini, politikasını , ekonomisini araştırmak istiyorsak , o kültürü koordine eden kuralları . ortak değer yargılarını bulup analiz etmemiz gerekir.

Uzun zaman diliminde gerçekleşen kültür aktarımı , toplum üyelerinin kolektif bilinç altında var olan tabii bir gelişimdir. Yüzlerce yıllık tarihi birliktelik , Uluğ Türkistan'dan Anadolu'ya . Balkanlar'a , Kıbrıs'a ve daha geniş alanlara uzanan coğrafya üzerinde çeşitli siyasal , sosyal farklılaşmalara rağmen bugüne gelebilen kültürel müşterekliğin göstergesidir.

Kültürel kimlik kaynağında mensubiyet şuuru bulunan milli benlikle beslenerek , sahip olunan tarihi birlikteliğin de katkısıyla, insanlarda sorumluluk bilincini oluştu­rur. "Kültürü , bir varlık alanı ve benlik . kimlik ve kişilik göstergesi olarak koruyan ve yaşatanlar, öncelikle devlet ve o ülke insanlarıdır" (Tural 2000:16)

Mustafa Kemal ATATÜRK'ün de belirttiği gibi, "Kendi benliğine sahip olama­yan milletler, başka milletlerin avı olur ".Milli benlik ve kimliğe sahip insanlar kültü­rel yozlaşmaya müsaade etmeden , farklı kültürlerdeki gelişmeleri, kendi kültürlerin­de sentez edebilme yeteneğine sahiptir.

Bu bağlamda . insan hayatının en önemli geçiş dönemlerinden biri olan evlenme ve evlenme olayının törensel boyutunu oluşturan düğünler, kültürün gelecek nesillere aktarımında sahip oldukları gösterge ve fonksiyonlarla tartışılma/ bir öneme haizdir. Türk insanının duygusunu , düşüncesini , gelenek göreneklerini , inancını , hayat tarzını , kısaca milli benliğini yansıtan düğün kavramı , birleştirici , canlandırıcı , eğlendirici , mutluluk verici fonksiyonları ile Türk kültürünün en önemli ve temel yapı taşlarından biridir. Toplumun ortak değer yargılarına , bilinç altına, hayat tarzına sıkı sıkıya bağlı ve bir noktada bu niteliklerin bir yansıması olan düğünle ilgili her türlü kavram ve uygulama bize , çok geniş anlamıyla Türk kültürünü , tarihsel ve kültürel açılardan değerlendirmede önemli bir anahtardır.

oğlanın evlenme isteğini belirtmelerinde gerdek sonrasına kadar devam eden evlenme olayı çok geniş alana yayılan malzemeyi beraberinde getirdiğinden . bildirimizde . bu safhalardan örnekleme metodu'yla seçilen sınırlandırılmış malze­meler , Türk Dünyasında kültürel birliğin göstergesi olarak incelenecektir.

Hayatın en önemli geçiş dönemlerinden biri olan evlenme olayında , herhangi bir evde evlenme yaşına gelmiş genç kız bulunduğunu göstermek için , Bursa ,Urfa , Karadeniz gibi Türkiye'nin pek çok bölgesinde mevcut olan " evin damına kız sayı­sınca testi koyma " adeti , Azerbaycan'da yaşayan Avar ve Sahurlarda evin önüne "elçi taşı" olarak adlandırılan taşın konması şeklinde kendini göstermektedir. Burada­ki "taş" ya da "testi" , sözsüz iletişimi sağlamada kullanılan "o evde genç kız bulun­duğu mesajını taşıyan" kod niteliğinde bir göstergedir. (Öğüt-Eker 1998:86 ;Paşaveya 1996:101)

Bütün Türk Dünyasında uygulanan , Türk evlenme geleneğinin asli unsurların­dan olan , "dünürlük , dünürlüğe gitme" kavramları içinde gelişen kız isteme işlemi . iki gencin evlenmelerinin ötesinde, kız ve erkek aileleri arasında ilk akrabalık bağının kurulması yolunda atılmış bir adım ; taraflar arasında bir yakınlaşma , birlik , bera­berlik ve dayanışma girişimi olması açısından da sosyolojik bir olaydır. (Kar-tall987:210;öğüt-Ekerl998:112-117;Aliyeval999:76) .Evlilik aracılığı ile farklı ailelerin , dolayısıyla farklı insanların , mahallelerin , köylerin . kasabaların birbirine bağlanması , aynı zamanda sosyal ilişkilerin kuvvetlenmesine ve toplumda bütünlü­ğün pekiştirilmesine yardımcı olur. Hızla modernleşen ve teknolojik gelişmelerle insan sesinin yerini mekanik seslerin almaya başladığı çağımızda , bu çeşit sosyai dayanışmalar , insanlara aynı toplumun üyesi olarak yaşama , paylaşma mutluluğum hissettirerek , onları manevi hazza ulaştırır.

Kız isteme sırasında , hayırlı sonuca ulaşabilmek için , söze, dini yükümlülük ve kutsiyeti sembolize eden "Allah'ın emri .Peygamber'in kavliyle kızının...') oğlu­muz...'a istiyoruz" kalıp ifadesiyle başlanır.

İlk örneğine Dede Korkut Hikayeleri'nde rastladığımız dini sorumluluk taşıyan bu ifade", Allah tarafından emredilen ,Hazreti Muhammcd'in sünneti olan evliliğin .Peygamber'in sözüyle de teşvik edildiğini göstermekte ve bir anlamda sosyal yaptırım gücünü de yansıtmaktadır. Ki/ taralı di bu islemeye cevaben "Allah'ın emriyle dünür olunu hayır demek bize düşme:. .Allah in emri tleyınce aktın sular diner." veya " Hoş geldim: . sere/ verdiniz . ama hır de büyüklerimize soralım.kızımızu soralım " ya da '* Hak emri yazdıysa hen hozamam. yazdıvsa Allah 'm kalemi hu ıs olur " diye­rek beş on günlük süre ister. Ki/ istemede uygulanan bu ritüel , İslam dinine mensup sütün Türk topluluklarında uygulanan bir gelenektir. (Kartal 1987:210 ; Öğüt-Eker 1998:118; Aliyeva 1999:76).

Türle evlenme geleneğinin en önemli unsurlarından bir diğeri ,Eski Türklerde " sep 443, " kalıng " karşılığında kullanılan çeyizdir4 (Kartal 1987:211; Islamoğlu 1987: 191; Öğüt-Ekerl998:145). Arapça "echize .cihaz "kelimesinden gelen çeyiz . gelin için , yalnız anne baba değil , bütün akrabalar tarafından el birliği ile hazırlanan her türlü şahsi eşya ve ev eşyasıdır. Bu fonksiyonuyla insanları biribirine yaklaştıran çeyiz, kişiler arasında dayanışmayı sağlayarak birlik ruhunu yüceltir.

Sep sözü Özbekçe'de "Kızı evlendirirken ona babası ve annesi tarafından verilen mal, eşya "olarak açıklanmıştır. (Uzbek Tilinin İzohli Lügati 11 1981:37).Aynı şekil­de sep.yoy-deyimi de "gelinin çeyizini yayıp göstermek" anlamı taşımaktadır. Kelini .kelkanga .kor, sepini, yoyvanda, kor "gelini geldiğinde gör. çeyizini yaydığında gör " ata sözü deyimi mecazi olarak "zenginliğini , mal varlığını göz önüne sermek , östermek "anlamı da kazanmıştır.

Sep kelimesi CodeX Cumanicus'ta (Komanisches Wörterbuch:l07) iseb (iseb) "Mitgift=ceyiz" şeklindedir. Kazakça (kazak filinin Tüsindirmc Sözdigi:261), Karaklpakça ,Nogaycada sep (septen türeyen septe "yardım etmek fiili de vardır) ; Çuvaşçada ise sip "pol'/.a:prok = yardım" (<*tat.) (Çuvaşsko-russkiy Solvar "1985: 145).

Halk arasında kulandan "çeyiz , çemen " (eksiksiz , mükemmel çeyiz ) "çeyiz katırı "(çeyizlek eşyaların taşınmasında kullanılan hayvan ; mecazi anlamda , kendisi­ne yakışmayacak derecede aşırı süslü kişi )." çeyiz alayı "(gelin çeyizini güvey evini getiren alay ) ," çeyiz halayığı " (19,yüzyılda kullanılan , geline , ailesi tarafından verilip çeyizden sayılan yardımcı kadın ) " "çeyizlemek " ( evlenecek çağa gelmiş genç kı/uı çeyizini hazırlamak . vermek)M çeyizll" (çeyizi olan >M çeyizlik " ( çeyiz­de kullanılmak O/ere ayrılan eşya ) . aşıkların çeyiz konusunda ya/ılıkları destanlar Türk insanının hu kavrama verdiği Önemi yansıt inakladır. (Öğüt-1 ker 1998 I 46-1 17)

Yıllardan beri süregelen sö/lü kültür geleneğimizin temsilcisi kahul edilen çeyİZ . ki/ evinin sosyal statüsünü yansıtır, (ielin olacak kızın . yeni evindeki İhtiyaçlarımı cevap vermesi amacıyla hazırlanan çeyiz . ki/ evinin maddi durumunun yanında . sosyal ve kültürel durumunun da bir göstergesidir, Çeyizin vazgeçilmez parçalan olan . nakışlar , oyalar , danteller ve bu işlemelerde kullanılan motifler . onları icra eden amatör sanatçıların , dolayısıyla o toplumun , yaşayışını, coğrafi, ekonomik şartlarını , sosyal hayatını . değer yargıların ve tasarım gücünü ortaya koyan kriterlerdir. Ev­lenme geleneği bağlamında , el sanatları ürünlerinin en güzel sergilendiği ortamlardan biri olan çeyiz . Türk kültüründe " evlenme çeyiz -toplumsal kurallar - el sanatları "ilişkisinde çok önemli rol üstlenmektedir. Türk insanının estetik zevkini , duygu ve düşüncelerin , geleneklerini , inançlarını yansıtan bu ürünler, kimi zaman bir kilimde , kimi zaman bir çorapta , kimi zaman da bir nakışta renkli bir motif olarak karşımıza çıkar. El sanatları ürünlerindeki renkler ve motifler . yazılı kaynaklarla ulaşamayaca­ğımız gelenek , görenek , töre gibi toplumsal kuralları ait pek çok bilgiyi bünyesinde barındırır. Kapalı toplumlarda sözsüz iletişim vasıtası olan ; çok küçük kalıplarla etkili ve geniş mesajlar verebilen bu motifler. geleneksel kültürde sözlü ya da yazılı ifade yerine kullanılan sembollerdir. Evlenmek isteyen bir genç kızın , düz olarak ördüğü çorabın üstüne renkli ipliklerle gül, bülbül motifleri işlemesi ; sevgisini sem­bolize eden bu çorabı . herhangi bir vesileyle görüp " gönlünün düştüğü " delikanlıya vermesi : delikanlının bu çorabı almasıyla , iki kişi arasındaki gizli ve sözsüz evlilik aklinin yapılması, bu akte sadık kalmaları örneğinde olduğu gibi.

Türk Dünyasında , sosyo-kültürel yönden bir bütün olara ele alınması gereken çeyiz , bir genç kızın . evlenme çağına gelene kadar toplumda hangi kurallara nasıl uyduğu , ne zaman üretken konuma geçtiğiyle doğrudan ilgilidir. Genç kızların , genellikle kendi el ürünleri olan çeyiz eşyalarının hazırlanması . küçük yaşlardan itibaren aile içinde eğitim almayı gerektirir. Kız çocukları . ergenlik çağından itibaren çeyizlerini hazırlamaya yönlendirilir.

Bu geleneğin bilincini idrak eden genç kız , sürekli beceri kazanma ve daha iyi çeyizlik malzeme hazırlama dürtüsünü hisseder.

Türk devlet ve toplulukları arasındaki kültürel birliğin bir başka örneği de , ev­lenme olayının her safhasında . şeker ve türevlerinin kullanılmasıdır. Anadolu ve Trakya'nın her köyünde . kasabasında kız istemeden gerdek sonrasına kadar uygula­nan şeker, şerbet veya lokum sunma geleneği , Azerbaycan'dan Makedonya'ya kadar hemen bütün Türk devlet ve topluluklarında kullanılan yaygın bir uygulamadır. Yeni kurulan ailenin huzurlu , mutlu birlikteliğe dayanması amacıyla , evlenme olayının hemen her aşamasında "ağız tadı" m sembolize eden şeker ve türevlerine rastlarız. Bunun yanında, kız evinin naz evi olduğunu göstermek için , oğlan evinin kız tarafının birkaç ke/ /lyarel etmesi de , Türk evlenenle geleneğimle çok yaygın uygulama lardandır. (Ögüt-Eker 1998:118)

Türk Dünyasındaki kültürel birlikteliğin evlenme olayındaki diğer göstergesi de "kma"dır. (Kartal l987:2l4;Aliycva 199*80) Düğün töreninin temeli kahul edilen coşku ve eğlencenin , adeta "ağıt" havasına dönüştüğü bölüm olan "kına" , gelin baba evinden ayrılmadan Önce . genç kızın anne babasından ayrılmasıyla duyduğu hüznü .acıyı;,aynı zamanda yeni bir hayata haşlamanın . aile kurmanın verdiği sevinçle karışık yaşatan bir gelenektir. Arapça "hına,hınna"kelimesinden dilimize geçen ; Türk lehçelerinde "gına .kına " olarak kullanılan kına , tırnakları, elleri ve saçları boyamak için kullanılan bir bitkidir.. Günlük hayatta şifahi tababette kullanılan kına yaprağının (folium. .lavvsoniae) Türk tıp folklorunda önemli bir yer işgal ettiğini gösterir. Kına , halk arasında bazı hastalıklarda kullanılmasının yanında saç , tırnak . sakal ve den boyamada da önemli bir yere sahiptir. Modern tıp açısından bu maddenin bileşiminde bulunan bazı kimyasal elementler, ona , tedavi edici ve boyayıcı etkiyi verirler. Bes­leme , canlandırma , renk verme özelliği ile kozmetikte ;parasetemol özelliğiyle de farmakolojide etkili olan kına ,Hazreti Muhammed'in başı ağrıdığı zaman . kınayı ilaç niyetine başına sarması , herhangi bir yeri yara olduğu zaman pomad olarak kullan­ması ile de dini bir misyona sahiptir. Tıp biliminde anlatılan özellikleri bulunan kına­nın , düğünlerin vazgeçilmez unsuru olmasının asıl sebebi "yakıldığı kişiyi kutsayarak , ona dokunulmazlık vasfı " kazandırmasıdır. Kınanın tarihte "hastalıklardan koruma , iyileştirme " gibi özelliklere sahip örneklerinin bulunması, halk arasında bu maddeye "kötü bakış , niyet ve olumsuzluklardan kurtulma " vasfı kazandırmıştır.5 (Öğüt-Eker 1998:199)

Bütün Türk Dünyasında ortak olarak uygulanan diğer bir ritüel de "saçı saç-ma"dır. Gelini oğlan evine girişi esnasında . yeni birlikteliğin , aileye bolluk . bereket ve uğur getirmesi dileğiyle bozuk para . şeker. çerez .buğday ve türevlerinden oluşan saçı. gelin ve damadın başından saçılır. Yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan ritüel saçı saçma . yabancı soya mensup olan bir kızı, kocasının soyunun ataları ve koruyu­cu ruhları tarafından kabul görmesi için yapılan bir kurban ayininin kalıntısıdır. Avcı­lık döneminde avın kanı. yağı ve eti ; çobanlık döneminde süt. kımız ve hayvanların yağı; çiftçilik döneminde darı, buğday , muhtelif meyvalar saçı olarak kullanılmıştır.

5 Kınanın tarihi gelişimi antik devirlere kadar iner Kına , eski Mısır'da kullanıldı.Nitekim koz­metikte boya ve tıpta ilaç olarak kullanılması, bu ülkedeki mumyaların incelenmesinden anlaşıl­maktadır Mısır'daki XV.sülaleye ait mumyaların tırnaklarına kına yakılarak boyanırdı. Bundan başka eski Yunan ve Roma da yanı özellikler için kullanılan kına , Ortaçağlarda da revaçta idi Gerek Avrupa'da gerekse İslam dünyasında çuk bilinen bu madde ,Hindistan'daki Müslümanlar arasında da kullanıldı Eskiler kınayı veba hastalığına karşı kullanmışlardır. I6.yüzyılda ise ülkemizde halk arasında tuzlu balgama karşı kuru üzümle dövülen kına . hap şekline getirilir ve hastaya verilirdi 18yüzyıla gelince ,kına bazı saray ve attariye defterinde baş köşeyi işgal eder-di.(Öğüt-Ekerl 998:200)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder