12 Mayıs 2010 Çarşamba

Kerkük Türk Kültürü

Kerkük bugünkü güney sınırlarımızın dışında kalan özüyle, sözüyle bir Türk kentidir. Bana TUrkmenelinde birileri sesleniyordu.

Hoş geldin mihmanımız

Sana kurban canımız

Uzak yoldan gelibsen.

Kerkük deyince aklımıza ilk gelen Kale, Korya, Karşıyaka, Kerkük Çayı, Köbrübaşı, Köprübaba, Gürgür, Talimtepe, Haznetepe, Şaturlu, Bulak, Sarı Kâhya Mahallesi, Bu yaka, o yaka pazarları, Neft Deresi. Mollan Abdullah Tepesi gelir. Kerkük Kalesi zamanında Nabukut N&sser tarafından yaptırılmış Kalede oturanlara Kerkük Halkı, o günden bugüne Kaleli dermiş. Kerkük Kalesinde abalı ve peçeli gezenlere ara sıra rastlanılıyor. Kalede oturan aileler çocuklarına Türkçe adlar koyu­yorlar. Kalede "Danyal Peygamber"in bir mezarı var. Hıristiyanların, müslümanların, yahudilerin ziyaret ettiği bir yerdir. Burası çocuğu olmayanların hanımların, çocuk dileyengenç gelinlerin, çocuksuzların bir ziyaret yeridir. Kaleden çarşıya Yedi Kızlar kapısından inilir. Kerkük'ün kapalı çarşısı, burada Kerkük ağzı Türkçe konuşan satı­cılar müşterilerine "Hoş gelipsen Hatun, ne emrin var" diye seslenirler.

Kapalı çarşıda, yağlıklar, çevreler, türmeler, gömlekler, kırmızı sarı yeşil yeme­niler sergilenmiş.Gelin olacak genç kızların uğradıkları, alışverişlerini yaptıkları bir pazar yeridir. Biraz ilerde bir karpuzcu "Karpuzum kan ediri, karpuzum kan ediri" sO/lcriylc bizi coşturuyor.

Kerkük'te çoğunlukta yaşlı kadınlarda peçe takmak adettendir. Kadınlar peçe kullanmayı yavaş yavaş kullanımdan kaldırıyorlar. Yeni yetişen kızlar aba da giymi­yor, peçede çekmiyorlar yüzlerine. Burada Türk devriminin etkilerini açıkça görüyo­ruz. Bu sevindirici bir olaydır.

İlkbahar mevsiminde çarşamba günleri evlerde yedi türlü yemek yapılırmış. Ka­dınlar genç kızlar,gelinler ,çocuklar, yeşil, san, kırmızı renklerden oluşan giysilerini giyerler, süslenirler, semaverlerini, yiyeceğini alan kırlara gider. Kilimleri serilir. Üzerinde oturulur. Eğlenilir. Tanışlar birbirine rastlarlar :

Necesen eyisen inşallah?

Eyiyem sag olasan, ciğerin yanmasın uşaklar da eyidiler, elini öperler.

Kerküklü'nün dili şirindir. Onlar cinaslı ve teşbihli konuşurlar.Kerküklü'ler

sözlerinin İÇİM hoyratlar atasözleri yetirmeyi hır aclel haline getirmişlerdir. Söylenen Klııı hoyntltf Türkmen halkının içinden çıkmıştır. Yeni olaylar karsısında yeni yem

hoyratlar lOytonif Kerkük halkı dil yönünden yaratıcı özelHklere sahiptir. Çok değerli

hoyratlar halkın içinde yaşar. Hoyratlar düğünlerde, derneklerde çeşitli makamlarda söylemek adettendir Kerküklüler masal ve manileri söylemede ve ya/mada ustadır­lar. Halk yerli ağızagörc masallarını söylerler.

Kerküklüler nükteli sözlerden, şakadan çok hoşlanırlar. Onlar Nasrcddin Ho-ca'nın bütün fıkralarını bilirler. İğneli konuşurlar.

Şunu burda ifade edeyim ki,

Kerküklünün töresi asla değişmiyor. Üç göz dam Kerkük'ün eski biçim yapısı­dır. (Ev yapısı) Bu damlarda artık oturulmuyor. Bugün Kerküklü'ye bugünkü kişiliği­ni veren de zaten bu töredir.

Kerkük'te büyük anneye "bibi" denir. Bibi Hatun evde evde yaşayanların üze­rinde otcriterdir.O eve hakimdir. Herşey Bibi Hatun'dan sorulur. Sağa sola sözle buyruk verir. Her gelen misafir önce onu selamlar, bibinin eli öpülür sonra ev halkıyla görüşülür, hal hatır sorulur.

ömürleri evde geçen hatunlar, genç kızlarla toplanırl , el işleri işlerler. Namaz­lıklara, cibinliklere... cicimlere yün eğirirler. ürkeklerin giydikleri külahlara, takkele­re ipekten nakışlar işlerler. Bu işler yapılırken ne hoyratlar yakılır. Ne türküler söyle­nir, güzelliğine doyum olmuyor doğrusu bu hoyratlara, bu türkülere...

İmece Kerkük'te bütün evlerde yapılıyormuş. Kış hazırlıkları, bayram arifesi işlerde, toylarda bir yandan iş görülür bir yandan da maniler, bulmacalar, bilmeceler de söylenirmiş. Bilmeceleri bilenlere bir köy ya da bir kasaba bağışlanırmış.

Kız anneleri kızlarına daha küçükken çehı'z yığarlarmış. Ergen oğlan anneleri sağa sola koca karıları gönderip kız araştırırlarmış. Bu koca kanlar buldukları kızları oğlan annelerine haber verirlermiş. İşte bir kocakarının oğlan annesine söylediği hoyrat;

Kaşı var kalem kimin Gözü var ceylan kimin Ağzı var badem kimin Yörüyüşü çalkalama (salına salına) Hörilgü (saç örgüsü) kemet Boyu çınar kimindi. Kızın marifetleri ortaya dökülür. Övülür de, övülür. Ne söylenmez ki kız için; Hamur eder sakız kimin Küde keser biber kimin Ekmek JftMf kalkan kınını

I sbap yıkar çakmak kimin

Nenem alın bu kızı

Bacım alın bu kı/ı

Yer süpürür arslan kimin

Tikiş tiker inci kimin

Gelin alın bu kızı

Oğlan annesi kızı beğenirse yanına bir iki kadın alıp kız evinin kapısını çalar. Kız görülür beğenilirse dünür düşme işlemleri yapılır. Beğenilmezse şu sözler söy­lenmesi adettendir;

Kaşlar göz

Kalmadı söz

Ağızlar burun

Kapıda durun

Dişler dudak

Yörüvün gidek

Diyerek evden ayrılırlar. Kız beğenilirse evlenecek gence konu açılır. Kız övü­lür. Oğlan evet derse evin büyük anasına başvurulur. Ümit verici bir haber alınırsa, dünür düşülür. Kız istenir. Kızın annesi önce nazlanır. Sonra kızını vermeye razı olur. Daha sonra oğlanın babası ve yakınları kızın babasına gidip dünür düşerler.

- Bahçavuzdaki gülü istemeğe geldik, derler. Kız babası

- Alın sizin olsun derse söz kesilir. Gül suyu şerbeti içilir.

Daha sonra kız ve oğlan tarafı kadınları bir araya gelerek toplanırlar. Yol (Baş­lık) işini görüşürler. Yolun kaç para olacağını kız nenesi belirler. Alınan para son meteliğine kadar kızın çehizine harcanır. Toy(düğün) günü kararlaştırılır. Toydan üç gün önce kına günüdür. Gelin kına gününde süslenir. Gelin kınası daha çok erkek çocuk dünyaya getirmiş, iyi günler görmüş bir hanım tarafından gelin olacak kıza yakılması adettendir.Kına günü, salavatlar çekilir, gelin ayağa kalkar el öper. Kına yakıldıktan sonra üç gün hamama gidilir. İlk iki gün gelinin arkadaşları, sağdıçları hep beraber hamama giderler. Hamamda yemişler yenilirmiş. Maniler söylenirmiş. Üçün­cü gün gelin eğlencesiz sessizce hamama gider. Yıkanır. Tertemiz olur. Üstünden çıkardığı elbiseyi natır kadına hediye eder. Gelin kız çchizlcrinden birini "Toyluk" elbisesini giyer. Halaylar çekilir. Şerbetler içilir. Geline duvak çekilir, öğütler verilir. Oğlan evi erkekleri, hanımları gelini almağa gelirler. Gelin alınır. Şehrin içinde gezdiulu. Damat evinin kapısına getirilir, Allan indirilen pelinin bir eline çemçe. Mi eline kevkiri alır.

I-v senin, eşik senin

Dördcki beşik senin

diyerek gelinin önünde oynar. C içlin eve girerken, başına buğday, şeker ve para serpilir. O anda damat evden uzaklaştırılır. Buna Kerkük'te "Kürckcn küstü (Damat küstü)" derler. Damat yatsı namazına kadar sağdıçlar ile bağlık ve bahçeliklerde vakit geçirirmiş. Yatsıdan sonra damat yeni evine getirilirmiş.

Gelinin düğünü yapılmadan birkaç gün önce eşyası oğlan evine getirilirmiş. Çehizler süslü bohçalara, sandıklara konurmuş. Yataklar renk renk kumaşlara sarılıp baglanırmış. Çehizler katırlara yüklenerek oğlan evine götürülürmüş. Son yıllarda bu iş kamyonlarla yapılıyormuş.

Gelin yeni kurduğu evine geldikten sonra üç gün süreyle kız evinden bir sini i-çinde yiyecekler gönderilirmiş. İlk günkü yiyeceklerin gönderilmesine arasında tuzlu ve ekşi bulunmamasına çok özen gösteri I irmiş. Bu bir inanış gereğiymiş. Yedinci gün gelin kıza gelen armağanlar süslü bir namazlığın üstüne serilip konu komşuya göste-rilirmiş.

Kerküklü gelin, senesine beşik sallamağa başlar. Çocuğuna ninniler söyler. Ker­kük ninnileri kederli kederli söyleniyor. İnsanı adeta başka diyarlara götürüyor, duy­gulandırıyor.

Bayram önceleri bayram hazırlıkları yapılırmış. Kavurgalar, külçeler (cevizli ku­rabiyeler) yapılır. Ayrıca bayram aşı (etli kuru kayısı yemeği) ile pilav pişirilirmiş. Kuru kayısıdan yapılan yemeğe "lekte" derler. Pilavın yanında, bamya yemeği de yenirmiş. Bu yemekler Kerküklüler için çok önemliymiş.misafirlerine bu yemekleri pişirip önlerine sunarlarmış.

Bayramın birinci günü hiç iş görülmezmiş. Çocuklar, gençler erkenden bayram yerine dökülürlermiş. Salıngaçlara. binerlermiş. Meyter - zurna çalınır, halaylar çeki­lirmiş.

Halay tepme toz olur. Mavi şalvar boz olur. Oğlan yağlığın kaldır. Men kaldırsam söz olur.

Tellere değme değme Bcliv incedir, epme Çokta gözel değilsen Öz, özüv öğme. Öğme

Ne güzel söylemişler bu sözleri kaybolmayan I ürk Kültürünü nasıl da gön ruz burada... Buram buram kokuyor Türk kültürü.

Sayın dinliyicilerim kültür bir sürekliliktir. Biz Türkler dünü bugüne, bugünü yarına süreli bir kültür köprüsüyle bağlı tutmamı/ gerekliğini bir an bile aklımı/dan uzak tutmayalım. Bu bağ koparsa. kendi kültürü içinde güven duyan insanımız bu güven duygusundan yoksun kalır. İşte o zaman yarınlar için düşler, umutlar, planlar da kaybolur gider. İşte o zaman yabancı kültürler bu güvensizlik içinde tehlikclibır durum ajır. Son olarak şu gerçeği söylemeden geçemeyeccğim.Artık içinde yaşadığı­mı/ /amanda ne masal söyleniyor, ne bilmece soruşmuyor, halk hikayesini hiç kimse dinlemiyor. Kültürümüz bir tehlikeye ve yozlaşmaya doğru gidiyor. Halk kültürümüz lıorlanmamah, onu korumalıyız. Türk kültürünü hep canlı tutmalıyız. Genç kuşaklar arasında kültürümüzü hep yaşatmalıyız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder